Umre İbadetini Merak Ediyor musunuz?
SESSİZ ÇIĞLIK
Lebbeyk Allahümme lebbeyk!..
Lebbeyke la şerîke leke lebbeyk!..
İnnel hamde, vennîğmete, leke vel mülk!.. La şerîke lek!
Allah Teâla Kur’an-ı Kerim’de; Ali İmran Suresi 96. ve 97. Ayetlerde buyurur ki;
إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَمِين
“Şüphesiz âlemler için, çok feyizli ve ayn-ı hidayet olmak üzere konulan ilk ev (ma’bed) elbette Mekke’de olandır.”
فِيهِ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ إِبْرَاهِيمَ وَمَنْ دَخَلَهُ كَانَ آمِنًا وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنْ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنْ الْعَالَمِينَ
“Orada apaçık alametler, İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren ise emniyette olur (ona dokunulmaz). Hem ona (oraya gitmek için) bir yola gücü yeten bir kimsenin o evi (Kâbe’yi) haccetmesi, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır. Kim de inkâr ederse, artık şüphe yok ki Allah, âlemlerden müstağnidir (hiçbir şeye muhtaç değildir)!”
Hz. Ali’den (ra) rivayetle Rasulullah (sav)Efendimiz buyuruyorlar ki:
“Kim kendisini Beytullah’a ulaştıracak kadar azık ve bineğe, yol vasıtasına sahip olduğu halde haccetmemişse onun Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesi arasında fark yoktur. Zira Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: “Ona bir yol bulabilenlerin, gücü yetenlerin Beyti hac ve ziyaret etmesi ALLAH Teâlâ’nın insanlar üzerinde bir hakkıdır. “
Efendimize (sav); “Umre vacip midir?” diye sordular. “Hayır, ama umre yapmanız çok faziletli bir ameldir” diye buyurdular.
Başka bir hadiste ise “Hac farz, umre ise nafiledir” buyurarak; fazilet ve hayır adına umreyi işaret etmiştir Efendimiz.
Ebu Hureyre (ra); Efendimizden (sav) şöyle rivayet etmiştir:
“Yapılan bir umre diğer umreye kadar yapılan günahlara kefarettir. Mebrur bir haccın karşılığı ise cennettir.”
Rasulullah (sav); bir hadisi kutside ise Allah Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu bildirmektedir:
“Her kim bir dostuma düşmanlık ederse ben de ona karşı harp ilan ederim. Kulum kendisine farz kaldığım şeylerden, daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır, nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse onu mutlaka veririm, bana sığınırsa onu korurum.”
( Buhari, Rikak 38.)
"Kulum Bana bir karış yaklaşırsa Ben ona bir arşın yaklaşırım. O Bana bir arşın yaklaşırsa, Ben ona bir kulaç yaklaşırım. O Bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim.” (Buhari, Tevhid)
Öyleyse Yaradan’a koşarak gitmeye, giderken Hz. İbrahim’in davetine “lebbeyk!” demeye ve tüm hakikatleri idrak etmeye gayret ederek imar olmaya talip olmalıyız…
Çünkü umre imar olmaktır…
Ragıp el İsfahani umre kelimesinin türetildiği “a-m-r” harflerini inceler ve “umre = imardır” der.
Bedenin hayatla imar edilmesidir UMRE…
Mamur bir tamir idrak edebildiğin kadardır.
Efendimize gelen ilk emir “İkra!” -oku- emridir.
Oku! Yaradan Rabbinin adıyla oku.
Kâinatı, Hakk adına oku.
Yani kendinle meşgul olmaktan vazgeçip işaretleri takip et ki imar olasın…
Uçup kaçmayı bekleme…
Keramet kapısı değil Hakk ve hakikat kapısıdır MEKKE…
Hazır ol!
Hazırlıklı ol!
Neye hazır olacaksın?
Buluşmaya…
Yüzleşmeye…
Tamir edilmeye…
Tanıyıp; kendini de tanıtmaya…
Dönmemek üzere tevbeye…
Hatalardan günahlardan harab olmuş kalbin ve ruhun onarılması için teslime…
İkram olunmaya…
Beyt’ul mamurda İMAR OLMAYA…
Önce İMAR olup sonra İNŞA olmaya…
İnşallah…
